Azerbaycan Ve Çağdaş Geleneksel İzlerin Hüküm Sürdüğü Bakü.
28 Mayıs 1918 tarihinde bağımsız bir devlet olarak kurulan “Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti” Türk ve İslam dünyasında kurulan ilk cumhuriyet olmuştur.
Ancak sadece iki yıl sonra Kızıl Ordu tarafından Sovyetler Birliği topraklarına dahil edilmiş. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından 1991 yılında bağımsızlığını ilan edene kadar da bir Sovyet cumhuriyeti olarak varlığını devam ettirmiştir. Tabii ki Azerbaycan’ın tarihi bundan daha eskiye dayanmakta. O yüzden bağımsızlık sonrası ve günümüz Azerbaycan’ına gelmeden önce tarihte kısa bir yolculuğa çıkalım.
Yazı ve Fotoğraflar: Ali IRGAT
Instagram:@bidünyAli
Güney Kafkasya’da Hazar Denizi kıyısında Ermeni, Gürcü ve Pers devletleriyle komşu, zaman zaman da iç içe yaşamış olan geniş Azerbaycan topraklarının ilk devleti M.Ö 9. yüzyılda kurulan Manna Devleti olmuştur. Bölge, jeopolitik durumu dolayısıyla sürekli savaşlara sahne olmuş bir coğrafyadır. Bir yanda komşu ülkelerle olan savaşlar, diğer yanda doğudan gelen Moğol ve Türk kavimlerin saldırıları, bölgenin demografik yapısının sürekli değişmesine yol açmış. Tarihi boyunca pek çok devlet ve kavmin hakimiyeti altına girmiş.
Azerbaycan’ın Türkleşmesi ise 11.yüzyılda Oğuz Türkleri’nin akınları ve göçleri ile başlamış. Bu tarihten sonra bölgenin Türkleşme süreci hız kazanırken, Azerbaycan topraklarına Arap kökenli Şirvanşahlar, Akkoyunlular, Safeviler, Osmanlılar ve Ruslar belli dönemlerde hakim olmuşlar.
Yavuz Sultan Selim zamanında Şah İsmail yönetimindeki Safeviler ile Çaldıran Savaşı başta olmak üzere sürekli savaşlar olmuş ve bölge iki devlet arasında çok sık el değiştirmiştir. 1639’daki Kasr-ı Şirin antlaşması ile de tamamen Safeviler’e (İran) bırakılmıştır.
17. yüzyıla gelindiğinde ise Ruslar’ın Kafkasya üzerine seferleri yoğunlaşmıştı. Güney Kafkasya üzerine seferler düzenleyip Safeviler’in elindeki Tebriz’e kadar ilerleyen Rusya ile Safevi Devleti arasında 1813 yılında “Gülistan Antlaşması” imzalanır. Bu antlaşma ile Gürcistan ve Kuzey Azerbaycan Rusya’ya geçer. Böylece Azerbaycan Kuzey ve Güney Azerbaycan olarak ikiye bölünür. Güney Azerbaycan günümüzde İran’ın kuzeyinde yer alan coğrafyadır. Kuzey Azerbaycan ise Azerbaycan Cumhuriyeti devletidir.
31 Ağustos 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’ın yakın tarihi de maalesef savaş ve yıkımlara sahne olmuştur. Sovyetlerin dağılması ile birlikte ortaya çıkan milliyetçilik akımları bölgeyi adeta kan gölüne çevirmiştir. 1992’de Ermenistan ve Dağlık Karabağ’da yaşayan yüzbinlerce Azeri sürülmüş ve Karabağ Ermenileri’nin bağımsızlık ilanı ile Karabağ Savaşı patlak vermiştir. 25 Şubat 1992’deki Hocalı Katliamı’nda yüzlerce sivil Türk’ün öldürülmesiyle savaş en alçak yüzünü göstermiştir.
Ermenistan’ın Dağlık Karabağ Bölgesi’ni işgalinin ardından “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” kurulmuş ancak Ermenistan dahil hiçbir ülkenin tanımadığı “de facto” ülke olarak varlığını çözümlenmemiş bir sorun olarak devam ettirmektedir.
Azerbaycan’da çoğunluğu oluşturan Azerbaycan Türkleri’nin haricinde Ruslar, Ahıska Türkleri ve ikinci büyük etnik grup olarak Lezgiler yaşamaktadır. Azerbaycan’ın resmi dini yoktur ancak nüfusun büyük çoğunluğu Şii Müslüman’dır.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanı Ebulfeyz Elçibey olmuştur. Kısa süre sonra görevi bırakan Elçibey’in yerine gelen Haydar Aliyev, 2003 yılına kadar devlet başkanlığı görevini sürdürmüştür. Haydar Aliyev’in sağlık sorunları nedeniyle görevi bırakmasının ardından yerine oğlu İlham Aliyev geçmiştir ve halen devlet başkanlığını devam ettirmektedir.
Ekonomi
Azerbaycan’ın para birimi “Manat”tır ve 1 manat yaklaşık 3 TL civarıdır. Ülke neredeyse dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahiptir. İthalatının yaklaşık yüzde 90’ı da petrol ve doğalgazdır. Bunun dışında inşaat ve bankacılık önemli sektörleridir.
Dışarıdan baktığınızda şehirleşme ve konsept binaları ile çok zengin bir görüntü veren, bu kadar zengin kaynaklara sahip olan Azerbaycan’da bu zenginliğin halka yansıması maalesef çok olmamaktadır. Ülke kaynakları belli bir zümrenin kontrolünde, halk ise genel bir yoksulluk içinde. Yine de köyleri dahil olmak üzere neredeyse hiç yıkık dökük, derme çatma ev görmedim. Tabii bu o yerlerde yaşayan halkın refahını göstermez. Ülkede ciddi bir gelir adaletsizliği var.
Benim gittiğim dönemde şehirde Formula 1 Azerbaycan Grand Prix heyecanı yaşanmaktaydı. Monaco Grand Prix’i gibi yarış burada da şehrin içinde yapılıyor.
2018’de 100. yılını kutlayan Azerbaycan mevcut sorunlarına rağmen hızla yükselme uğraşında olan bir ülke. Azerbaycan’da keyifli ve nitelikli bir zaman geçireceğinizi düşünmekteyim.
Azerbaycan’a Nasıl Gidilir?
Doğrudan sınırımızın olmadığı Azerbaycan’a Türkiye’den gitmenin en kolay yolu havayoludur. Bakü Haydar Aliyev Uluslararası Havalimanı’na ülkemizden direkt seferler düzenlenmektedir. Diğer bir yöntem ise Gürcistan ya da İran üzerinden kara yolu ile gitmektir. Ben Tiflis’ten trenle gitmeyi tercih etmiştim. Tiflis’ten Bakü’ye tren yolculuğu yaklaşık 12 saat sürmekte ve oldukça ekonomik.
Maalesef pek çok ülke gibi Azerbaycan da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize uygulamakta. Havayolu ile giderseniz havalimanından vizenizi sorunsuz bir şekilde alabilmektesiniz. Ancak karayolu ile gidecekseniz mutlaka konsolosluktan vize almanız gerekmekte ve vizenin çıkması en az 3 iş günü sürmekte. Eğer beklemek istemiyorsanız da internetten 70 dolar gibi bir para ile vize sürecini hızlandırabilirsiniz.
Ben ilk önce Kars’taki konsolosluktan almak istedim vizeyi ancak Nevroz tatili sebebiyle Azerbaycan’ın tüm resmi kurumları tatilde olduğu için oradan alamadım. Yaklaşık on gün süren Nevroz’un bitmesini Tiflis’te bekledim ve oradaki konsolosluktan vizemi aldım.
Şehir İçi Ulaşım
Ülkede benzin çok ucuz olduğu için hemen her yere taksi ile gidebilirsiniz. Ancak muhakkak pazarlık yapmanızda fayda var. Aksi takdirde ciddi kazıklanabilirsiniz. Pazarlık konusu sadece taksi için değil, pek çok konuda geçerli.
Rüzgârlar Şehri Bakü
Kısa tarih girizgahının ardından gelelim “kulek (rüzgâr) diyarı” Bakü’ye. Farsça’da “rüzgâr kenti” anlamına gelen Bakü, Hazar Denizi kıyısında bulunan Kafkaslar’ın en büyük şehridir. Gerçekten tüm yıl boyunca şehri neredeyse döven şiddetli rüzgârlar şehrin adının hakkını vermektedir.
10 milyonluk ülke nüfusunun neredeyse yarısına ev sahipliği yapan Bakü; ekonominin, sosyal hayatın, kültür ve sanatın kalbinin attığı yerdir. İlk başta şehrin dört bir yanında yükselen gökdelenler ve yeni yapılmakta olan binalar dikkatinizi çekecektir. Bakü bu haliyle adeta Dubai’yi andırıyor. Zengin doğalgaz ve petrol rezervlerinden alınan gelir, büyük oranda şehrin ve ülkenin yeniden yapılandırılmasına harcanmakta. Bana Doğu ile Batı arasına sıkışmış ve yeni kimliğini bulmaya çalışan bir ülkenin başkenti izlenimi verdi.
Bakü’nün Eski Kısmı: İçeri Şeher
Gökdelenlerin ve yeni binaların arasında kalan “İçeri Şeher (Old City)” 2000 yılında UNESCO dünya mirası listesine dahil edilmiş. Tuhaftır ama eski ve yeni şehrin böyle iç içe geçmişliği bende hiçbir rahatsızlık uyandırmadı. Tam tersine kendi içinde bir ahenk yakalanmış ve eski ile yeninin bütünleştiği yepyeni bir şehir yapısı ortaya çıkmış. Bunda yeni yapıların estetiğe önem verilerek inşa edilmesinin katkısı olduğunu düşünüyorum. Dümdüz dikilmiş sıradan ve çirkin binalar yerine şehrin güzelliğiyle bütünleşecek şekilde yapılmış çoğu bina…
İçeri Şehir içinde yer alan Şirvanşahlar Sarayı ve 12. yüzyılda yontma taşlarla inşa edilmiş 27 metre yüksekliğindeki Kız Kalesi (Kulesi) önemli yapılar… Ayrıca eski şehrin içinde yer alan kafeler, restoranlar, hosteller, müzeler ve galeriler eski zanaat atölyeleri ile uyum içinde İçeri Şehre hayat veriyor. Şehrin ruhunu daha kolay yakalayabilmek için buradaki hostellerde konaklayabilirsiniz. Hem böylece çoğu yere de yürüme mesafesinde olursunuz.
Diğer Gezilip Görülesi Yerler
Nizami Caddesi: Azeri Şair Nizami Ganjavi’nin adını taşıyan bu uzun cadde trafiğe kapalı ve alışveriş ve sosyal hayat merkezi konumunda.
Bakü Bulvarı: Avrupa’nın en uzun ikinci bulvarı unvanını taşıyan bulvar 26 km boyunca Hazar Denizi kıyısında uzanır. Bulvar yürüyüşü rüzgarların müsaade ettiği ölçüde güzel ve keyifli olacaktır.
Şehitler Hiyebanı (Şehitlik): 1917’de bölgedeki milliyetçilik akımları bölge ulusları arasında çok kanlı savaşlara sebep olmuştur. Ermeni işgali sırasında Osmanlı Ordusu da Azerbaycan’a destek kuvvet göndermiştir. Ermeniler ile yapılan savaşta şehit düşen 1130 Türk askerinin anısına, Bakü’nün en yüksek tepesinde yapılan anıt şehitliktir burası. Bu tepeye füniküler ile çıkıp şehitliği ziyaret etmenin yanı sıra Bakü manzarasını da seyredebilirsiniz.
Flame Towers (Ateş Kuleleri): Şehitliğin hemen arkasında yer alan her biri 33 katlı ve 182 metre uzunluğundaki üç gökdelenden oluşan Flame Towers, 2012’de tamamlanmış ve şehrin simge noktalarından biri haline dönüşmüş. Bu ilginç mimari “üçleme” dünyanın en özgün yapıları arasında gösterilmektedir. Ayrıca geceleri ekrana dönüşen ön cephelerinde yapılan çok renkli ışık gösterileri, tam bir görsel şölen sunmaktadır.
Haydar Aliyev Kültür Merkezi: 2013 yılında açılan kültür merkezi, yeni Bakü’nün konsept binalarından birisidir. Yapımı aşamasında insanların evlerinin zorla ve insanlık dışı yöntemlerle istimlak edildiği gerekçesi ile çokça tartışmaya sebep olmuştur. İnsan Hakları İzleme Örgütü de evlerin zorla boşaltıldığını rapor etmiştir. Buna rağmen Bakü’de sanata ve müziğe verilen önemin simgesi haline gelmiştir. İçi ve dışı beyaz ve gerçekten ilginç bir yapı olan Haydar Aliyev Kültür Merkezi’nde konferans salonu, konser salonu, sanat galerileri ve müze bulunmaktadır.