“Zengin ve Şöhret Olma Riskini Atlattığım İçin Allah’ıma Bin Şükür!” Fuat KOZLUKLU
Fuat Kozluklu’yla tanışmamız Ara Güler’i mezarı başında ilk ölüm yıldönümünde andığımız gündü. Daha sonra PhotoMaraton toplantıları ve kendisiyle yaptığım ilk sunuculuk deneyimim ile tanışıklığımız pekişti. Onu zaten pek çoğumuz TRT Haber’deki gece bülteniyle tanıyoruz.
Covid-19 salgını dolayısıyla Instagram üzerinden yaptığı canlı yayınlarla da onu daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Fuat Kozluklu’nun dünya ve Türk siyaset tarihi konusundaki derin bilgisi sabaha kadar sizi ayakta tutabilir. Ama şimdi en başından meslek hikâyesini ve görüşlerini dinleme zamanı!
Röportaj: Nihan ÖZGEN
Gazeteciliğe ne zaman başladınız?
1982 yılında Malatya’da Görüş Gazetesi’nde başladım. İlk hocam İsmet Yalvaç abimle beraber çalışıyordum. Bir yıllık yerel deneyimin ardından ulusal, sonra da uluslararası arenada çalışmayı tercih ettim. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ANAP’ı kurduktan sonra ilk röportajı ben yaptım. Telefonla yaptığım bu röportaj ulusal basın tarafından manşetlerde yayımlandı. İstanbul hayalimin gerçekleşmesinde o ve benzeri bir dizi haberimin etkisi oldu.
Şu an meslekte otuz yedi yılı geride bıraktım. İlk yıllarda yazılı medyada muhabir ve foto muhabiri olarak çalıştım. Son yirmi dokuz yıldır da radyo ve televizyon tarafındayım. Televizyon dünyasına kamera asistanı ve ses teknisyeni olarak yabancı bir televizyon haber ajansında adım attım. Savaş kameramanlığı yaptım. İki yıl sonra yazılı medyaya geri döndüm. 1998 yılından itibaren kamera önündeyim.
Gazetecilik sizce nasıl yapılmalı?
Ben, işine saygı duyarak bu işi çok iyi yapmak gerektiğini düşünen, hisseden ve hayata geçiren biri olmak için çabaladım. Bence böyle yapılmalı! Maalesef ülkemiz, işini alelade yaparak bitirip gitmeyi düşünenlerin çoğunlukta olduğu bir yer. Evinize gelen bir ustadan da gözlemleyebilirsiniz bunu. Ders verdiğim üniversitelerde bana ayrılan zamanın bitiminde öğrenci kardeşlerime “değmezmiş” dedirtmemeye çalışıyorum! Kısa sürede onların hayat akışını değiştirecek bir şeyler anlatamam tabii ki. Benim böyle bir hazinem ve formülüm yok. Ama ülkemizin yarınlarına yönelik bir şeyler yapmalarının hayati önemde olduğunu vurgulamaya çabalıyorum.
Ekran önünde çalışmak için hangi özelliklere sahip olmalı?
En önemli konulardan biri anlatımınızın ve görünümünüzün güven verici olmasıdır. Sunduğunu bilen, içeriğine hâkim bir sunucu izleyiciyi kendinde tutar. İzleyici, habere vakıf olup olmadığınızı kısa sürede fark eder.
Siz haberleri sunarken çok rahatsınız. Sanki evde konuşuyor gibiyiz…
Çok teşekkürler… Muhabirlikten gelen bir sunucu olmamın katma değeri olabilir. Karşımdaki kişinin anlayacağı şekilde tane tane anlatmayı seviyorum ben. Aktardığına her yönüyle hâkim, ülkesinde ve dünyanın diğer bölgelerindeki gelişmeleri takından takip eden bir sunucuysanız, işini çok iyi yapanlar arasındasınızdır. Muhabir sunucu olarak TRT gibi çok özel bir kurumun çatısı altında mesleğimi yapma imkânı bulmaktan dolayı da oldukça şanslı olduğumu belirtmek isterim.
Hangi meslekten olursa olsun, başarı için ne yapmak gerekiyor?
Her şeyden önemlisi önce insan, sonra meslek sahibi (gazeteci, fotoğrafçı, doktor, usta, öğretmen) olsunlar.
Peki, gazetecilik için?
Gazetecilikte nefret söyleminden uzak olmak önemli. Yakın gelecekte internete ve yeni medya araçlarına hâkim olamayanlar bu mesleği yapamayacak. İngilizce’yi iyi derecede bilmek herkesin artık olmazsa olmazı. Hatta artık en az iki yabancı dil bilen bir kuşak geliyor. Çok okumak, son yüzyılın dünya ve ülke tarihine hâkim olacak derecede bir kültür şart. Türkiye ile çevresindeki ülkelerin dününe ve bugününe ilişkin birikim çok önemli. Hepsinden önce ülkemizin tarihine, siyasi, kültürel ve sosyal yapısına ilişkin genel bir birikime sahip olmak gerekiyor.
Covid sürecinde sizi Instagram’da yaptığınız canlı yayınlardan da takip ettik. Sizce bu süreçte bu yayınların etkisi nasıl oldu?
Psikolojik açıdan Instagram canlı yayınları bence birçok insan için can simidi gibi oldu. Koronavirüs’ün yaşattığı etkiden dolayı sanatçıların da çoğu “sosyal mesafe”yi desteklemek adına kendi evlerinde canlı yayın yaptı, mini konserler verdi. Dünyaca ünlü isimlerin başlattığı bu akım ülkemizde de hemen benimsendi.
Gazetecilik size ne kattı?
Dünyanın bir bölümünü gördüm ve farklı dil, din ve ırklardan insanlarla tanıştım. Ama idealize ettiğim barış içinde, birbirini yok etmeden yaşayıp ölmeyi hedeflemiş çok da insan olmadığını görünce hayal kırıklığına uğradım. Amacım haberlerim, fotoğraflarım veya kaydettiğim videolarım çatışmasız bir hayata katkı sağlasın yönündeydi. Bu uğurda hayatımı bile riske etmiştim, tıpkı benim gibi düşünen yeryüzündeki birçok haberci gibi. Ne yazık ki bu uğurda gösterdiğimiz çabaların pek de işe yaramadığını dramatik biçimde yaşadım ve birçok gazetecinin yaptığını yapıp acımasız gerçeklere boyun eğdim. Yalnız belirteyim, haberlerimin dili barış dilidir! Dil, din, ırk ve cinsiyet ayırımı yapmam! Evrensel değerlerin mücadelesini vermeye devam ediyorum, edeceğim de…
Bu mesleği yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Dijital gazetecilik konusunda kendilerini donatmalılar. Mesleğimiz bir öğrenme makinası. 37 yıldır öğreniyorum. Tıp dünyasından da kitaplar okuyorum, hukuk kitabı da... Bilgilendirmek için önce çok okuyup öğrenmek gerekiyor. İngilizce dışında bir veya iki dil daha öğrensinler. Hepsinden önemlisi önce insan sonra gazeteci olsunlar. Nefret söyleminden uzak gazetecilere duyulan ihtiyaç her geçen gün hayati derecede artmıştır. Yakın gelecekte internete ve yeni medya araçlarına hâkim olamayan bu mesleği yapamayacak. Son yüzyılın dünya ve ülke tarihine hâkim olacak derecede bir kültür şart.
Sizin gazeteci arkadaş ve büyüklerinizden aldığınız yorumlar, nasihatler olmuş muydu?
Rahmetli Duygu Asena Milliyet’te yazdığı dönemde benden “Habercilere nasıl haberci olunacağını gösteren Fuat Kozluklu,” diye söz etti köşesinde… Meslek sayesinde bulduğum en değerli bir-iki büyüğümden biri Nazım Alpman’dır; o beni bir yazısında “Fuat Kozluklu annesi Remziye Hanım’ın karnından sanki “haberci” olmak üzere dünyaya gelmişti. Haber için canını verebilirdi. Zaten birkaç kez de veriyordu.” cümleleriyle anlatmıştı.
Ne kadar şanslıyım! Bu meslekte kaç insan bir diğerine bu tür bir onur madalyası takıyor ki? Bir iki örnek daha sıralayayım: Mehmet Ali Birand gibi bir duayen, 1999’u 2000 yılına bağlayan sayısına -yanılmıyorsam Vizyon dergisiydi- verdiği röportajda Türk televizyon dünyasının gelecekte adından söz ettirecek 5-6 ismi arasında beni de saymıştı… Mesleğin bir diğer duayen ismi Uğur Dündar 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin beşinci günü Hürriyet’teki köşesinde trajediyi Batılı standartlarda bir gazetecilik becerisiyle aktaran isimler arasında beni de saymış “Dünyanın önde gelen TV kanallarındaki meslektaşlarından geri kalan hiçbir yanı olmadığı gibi, zaman zaman olağanüstü başarı çizgisine ulaştı” diyerek özel ve de değeri çok anlamlı bir vurgu yapmıştı.
Bunlar çok gurur verici. Biz de tebrik ederiz. Bugüne dönersek TRT Haber’de Gece Bakışı programı nasıl gidiyor?
Gece Bakışı üç yıllık bir program ve çok şükür değerli bir izleyici kitlemiz var. Coşkulu, heyecanlı, muzip, tatlı, soruşturan ve çalışkanız. Ben takım oyununa inanan biriyim. Sadece benimle sağlanmış bir başarı değil bu.
Uzun yıllar ABD’de kaldınız. Peki, neden dönmek istediniz?
İnsan, doğduğu yerde çocuk sahibi olmak, çocuklarının da kendisiyle aynı kimliği taşımasını istiyor. Bir de ebeveynler yaşlandığında onların yanında olmak gerekir. Uzun süre yurtdışında kalan insanlar aidiyet duygusunda sorun yaşayabiliyor. Yani on yılı aşan süre uzun kalışlar kişinin kimlik ve aidiyet duygusunu etkiliyor. Özellikle de dışarıda geçen zaman, ne kadar sıklıkla ülkesini ziyaret ettiği gibi etkenler bu duyguyu tetikleyebiliyor.
Burası benim güzel vatanım, en sevdiğim yaşam alanım. Başka bir yerde yaşayamam. Karşılaştığım uyum güçlükleri yok değil. Sadece yutkunabiliyorum.
Yurt dışında 1989, ABD’de de ise 1991’de başlamıştı gazetecilik maceram. 2006’ya dek devam etti. 2000 ve 2003 yıllarında iki kez Türkiye’ye dönüş yaptım ama yaşadığım uyum sorunları nedeniyle kendimi yeniden Washington’da buldum. 2006’da Türkiye’ye dönüşüm kalıcı oldu. Uyum sorunları sürse de 2014 Mayıs ayına dek her şey yolunda gitti.
Sonra hayat nasıl devam etti?
Sonrasında işsiz kaldım. O üç yıl kâbus gibiydi. Hayatımın tüm dengeleri alt üst oldu. İşsizliğimden keyif alan sözde meslektaşlarımı gördüm. O üç yılda benimle yolu hiç kesişmemiş birkaç meslektaşımdan da maddi-manevi çok değerli destekler gördüm. Onlara her daim minnettar olacağım. Para gönderenler, benim medyada iş bulmam için çırpınan sayılı güzel dostlar sayesinde hayata tutundum. Ama aklım fikrim çok sevdiğim mesleğimdeydi. Türkiye’ye döndükten sonra edindiğim uluslararası tecrübeyi, becerilerimi ülkemde kullanmamı sağlayacak bir rolün verilmesini boşuna hayal ettiğimi gördüm. Bugün TRT Haber’de yıllarıma, tecrübe ve birikimlerime değer veren, saygı gösteren yöneticilerim var. Yarın koşullar ne olursa olsun, TRT sayfası kapansa da bunu demeye devam edeceğim. Mesleki geçmişim, yani CV’im ilk kez TRT’de karşılık buldu.
Taksiciyken TRT’de haber sunmaya başladığınızı söylediğiniz bir röportajınız var…
2016’da taksiciliğe başladıktan üç hafta kadar sonra, değerli dostum, TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç bana sunuculuk teklif etti. Telefon ettiğinde direksiyondaydım. Yarım dakika konuşabildim. Teklifi büyük bir şanstı. Detayını falan konuşamadım, boğazım düğümlendi ve ağlamaya başladım. Ona ve bu işin olması sürecine destek verenlere her daim minnettarım. İşimi çok seven ve aşkla yapan birisiyim. Parası pulu zerre kadar önemli değil. Yaşamımı asgari ölçülerde sürdürebilecek kadar kazanmak yetiyor. Dara düştüğüm dönemlerde maddi manevi desteğini esirgemeyenlerden ve oğlum Burak’ın kirvesi, çocukluğumu da bilen Hasan Özhan’ın ifadesiyle, “Zengin ve şöhret olma riskini atlattığım için Allah’ıma bin şükür.”
Turgut Özal ile enteresan bir anınız var. Paylaşmıştınız daha önce ama okuyucularımız da merak eder.
Allah rahmet eylesin. Sayın Özal, renkli ve özgüvenli bir siyasetçiydi. Yıllarca yurtiçi-yurtdışı peşinde koşturup haberlerini yazdım, fotoğraflarını çektim. 28 Ekim 1985'de de ensesinden tutup ceketinin markasına baktım!
Özal Başbakan iken, kralların butiği diye bilinen Bijan, giydirdiği ünlüler arasında onu da saymıştı. Ben de "Doğru mu?" diye sorunca "Ceketimi sen kontrol et Fuat" diyerek bu karenin ortaya çıkmasına izin vermişti. Ve iki Malatyalı ertesi gün tüm gazetelerin manşetindeydik! O, siyaset sahnesine çıkarken, ben de medya dünyasına yeni adım atmıştım... Yıl 1982, Malatya.
Fuat Kozluklu Kimdir?
Fuat Kozluklu 1965 yılında Malatya’da doğmuştur. Gazeteciliğe 1982 yılında Malatya’da yerel günlük Görüş Gazetesi’nde başladı. Meslek yaşamına 1983 yılından itibaren Cumhuriyet Gazetesi'nde devam etti. 1985 yılında Sabah Gazetesi’nin kuruluşunda muhabir kadrosunda yer aldı. 1989 yılında Cumhuriyet’e döndü. Türkiye’de çalıştığı dönemde uluslararası haber ajansları için foto muhabirliği de yaptı.
1990 yılında yabancı televizyon kanalları için Türkiye ve Ortadoğu’daki gelişmeleri takip eden Bağımsız Basın Ajansı‘nda (BBA) kamera asistanı olarak televizyon dünyasındaki çalışmalarına başladı ve Körfez Savaşı’yla ilgili haberleri Irak’ın kuzeyinden yayınladı.
1991 yılı sonbaharıyla 2006 yılları arasında ABD’nin başkenti Washington'da Cumhuriyet Gazetesi'nin yanı sıra TRT, Star TV, NTV, TV8 ve Power FM’in temsilciliğini yaptı. 2002-2005 yılları arasında Amerika'nın Sesi Radyo ve Televizyonu Türkçe (VOA) servisinde Washington'da muhabir, sunucu ve editör olarak çalıştı. 2006 yılında Türkiye’ye dönen Kozluklu, 2007'de yeni kurulan haber kanalı 24'te gece kuşağı sunuculuğunu "Moderatör Gece" programında yaptı. 2008 yılı Haziran ayında Türkiye’nin dört büyük televizyon kanalından biri olan ATV’de bir yıl süreyle ana haber bültenini sundu. 2017 yılı başından beri TRT Haber’de Gece Bakışı adlı haber programının ve özel yayınların sunuculuğunu yapmaktadır.
Televizyon haberciliğinde dikkati çeken haberleri arasında terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirildiği haberini Dünyaya duyuran ilk gazeteci olması ve 17 Ağustos 1999'daki Marmara Depremi’ni sarsıntıdan iki saat kadar sonra bölgeye ulaşıp, 20. yüzyılın en büyük doğal afetlerinden birini canlı yayında dünya televizyonlarına aktarması hatırlanır.
Hatırlanan tarihi haberleri arasında 1992 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın talimatıyla Iraklı Kürt liderler Celâl Talabânî ile Mesut Barzânî'ye Türk diplomatik pasaportu verildiğini ortaya çıkarması da bulunuyor.
1991 Körfez Savaşı ile 2003'te Irak’ın ABD öncülüğündeki uluslararası güçler tarafından işgal edilişine Irak'ta tanıklık etti. Pakistan'da darbeyle yönetime el koyan General Pervez Müşerref'in röportaj verdiği ilk gazetecilerden birisidir.
Meslek hayatında Afganistan, Bosna-Hersek, Ermenistan, Etiyopya, Irak, İran, Kosova, Pakistan'ın da aralarında bulunduğu dünyanın onlarca ülkesinden darbeler, savaşlar, göçler ve deprem gibi doğal afetler ile çok sayıda uluslararası anlaşmaya tanıklık etti; tarihi olayların öne çıkan isimleriyle röportaj yaptı.
Birçok meslek örgütü tarafından yılın başarılı habercisi ve sunucusu olarak ödüllendirildi. Ayrıca sansursuz.com ve malatyahaber.com adlı haber sitelerinin de sahibidir.