Gönlü Zengin İnsanların Ülkesi PAKİSTAN
Bir gün Ara Usta'ma gittiği yerlerin tavsiyelerini sorduğumda “Hindistan, Mısır, Myanmar ve Burma, önce buralara git” dedi. Adeta bana vasiyetiydi. Ara Usta’mın bana gitmemi tavsiye ettiği memleketlere gidemedim ama en kısa zamanda oralara da gideceğim. Şimdi ise Dünya Değişmeden ve Coşkun Aral ile gittiğimiz Pakistan gezimizden biraz bahsedeceğim.
Yazı ve Fotoğraflar: Fatih ASLAN
Coşkun Aral ağabey ile Pakistan’a doğru yola koyulduk. Onunla birlikte bu ülkeye seyahat etmek beni çok mutlu etti. 5 saat 40 dakikalık uçak yolculuğu ile Pakistan’ın Lahor şehrine vardık. Sisli dumanlı bir şehir, gökyüzünü göremiyorsunuz. Pakistan’da insanların sağlığını etkileyecek boyutta bir hava kirliliği var.
Pakistan’da genel olarak çarpık, estetik olmayan bir şehir yapılanması var. Burası fakir ama bir o kadar da gönlü zengin insanların yaşadığı bir ülke. Ülkede, renkli giyim kuşamları, baharatlı - acılı yeme içme kültürleri ile kendine has olan mutlu insanlar gördüm. Fotoğraf çekerken hiçbir olumsuz tavır görmedim. Bu tür yerlerde insan oturduğu yerden bile fotoğraf çekebilir. İnsanlar fotoğraf çektirmeyi çok seviyorlar, hele bir de Türk olduğunuzu söylerseniz daha samimi davranıyorlar.
Şehrin trafik karışıklığı çok enteresan. Tuktuk denilen üç tekerlekli taksiler kullanılmakta. Motosikletler felaket yağ yakıyorlar, adeta egzozlarından zehir saçıyorlar. Başka bir ilginç şey ise şehrin içindeki ana yolların ve sokakların çok düzensiz olması. Trafik ikaz tabelası asla göremezsiniz. Fakat gariptir, kendilerine has trafik kuralları var. Şöyle söyleyeyim: Pakistan’da 11 gün kaldık bir tane trafik kazası görmedik.
Evet, belki gelişmemiş bir ülke, fakirlik, ezilmişlik, bakımsızlık var ama gerçekten çok mutlu insanlar. Yetmişli seksenli yıllarda Türkiye’de de böyleydi. Özellikle Güneydoğu’ya Doğu Anadolu’ya gidip gelirken yollarda, temizliği bırakın, bir tane tuvalet bulamazdınız. Bu anlamda ülkemizde mutlak olması gereken önemli gelişmeler oldu.
Sınırda Tören
Çok ilginç bir şey daha gördüm: Pakistan’ın Vega sınır kapısında -1947 yılında Pakistan Hindistan’dan ayrıldıktan sonra- her gün batımında her iki taraf karşılıklı bayrak töreni düzenliyorlar. Bir futbol sahası düşünün, her iki tarafın da tribünlerde oturan seyircisi var. Bir tarafı Pakistan, diğer tarafı Hindistan, birbirlerine tezahürat ve şarkılarla cevap veriyorlar. Pakistanlı ve Hindistanlı askerler birbirlerine karşı tacize varan el kol ve ayak hareketleriyle gösteri yapıyorlar.
İslamabat
Lahor’da iki gün kaldıktan sonra İslamabat’a geçtik. Burası Ankara gibi, diplomatlar ve memurların yaşadığı bir şehir. 1947’de bağımsızlığını kazanan Pakistan’ın başkenti olan Karaçi’nin yerine, stratejik açıdan başkent olmaya daha uygun başka bir şehir inşa edilmesine karar verildiğinde takvimler 1958’i gösteriyordu. Bugünkü İslamabat, 1960’larda başlayan hummalı bir çalışmanın ardından sıfırdan kurulmuş. Dünyaca ünlü şehir planlamacılarına ısmarlanan İslamabat, en farklı şehirlerinden birisi. Görkemli kamu binaları, geniş bulvarları, beş yıldızlı otelleri, müzeleri ile dikkat çekiyor.
Çitral
Çitral ise Pakistan’ın kuzeyinde bir şehir. Yolları çok kötü. 300 km’lik yolu 12 saatte gidebildik. Çok tehlikeli bir yolculuktu. Çitral’e ancak arazi araçları ile gidebilirsiniz.
Kalaş Topluluğu
Makedonya Kralı Büyük İskender'in kayıp kabilesi olarak adlandırılan Kalaş topluluğu, Pakistan'ın kuzeybatı Afganistan sınırında bulunan 3 bin metre yüksekliğindeki dağların arasındaki Bumburet, Rumbur ve Biriu adlı derin vadilerde yaşıyor. Topluluk binlerce yıldır yaşattıkları gelenekleriyle dünyadaki geleneksel endemik topluluklar arasındaki yerini koruyor.
Fiziksel görünüşleri, inançları ve gelenekleriyle bölgede yaşayan diğer halklardan büyük farklılıklar gösteren Kalaşlar’ın, M.Ö. 2. yüzyılda Asya'yı fethetmek için Makedonya'dan yola çıkan Büyük İskender'in Afganistan'da iki yıl kaldıktan sonra Çin'e geçmek isterken, Hindikuş Dağları'nda ölümüyle sonuçlanan son seferinde, ülkelerine dönmeyen ve bölgede kalan ordusunun soyundan geldiklerine inanılıyor.
Günümüzde nüfuslarının bu üç vadide toplamda 4 - 5 bin kişi olduğu tahmin edilen Kalaşlar’ın inanışları, Pagan kültürünün izlerini taşıyor. Kalaşlar’ın yaşadıkları bu vadi köylerinde Müslümanlar da bulunuyor. Her iki topluluk arasında herhangi bir huzursuzluğa ise rastlanmıyor.
Kalaşlar kendi imkânlarıyla ahşaptan yapmış oldukları derme çatma evlerde yaşıyorlar. Evlerinde kurmuş oldukları kuzineli sobaların üstünde ekmek pişiriyorlar.
Kalaş kadınlarının birbirinden rengârenk elbiseleri dikkat çekiyor. Başlarına taktıkları şuşut takke adı verilen keplerin, bellerine sardıkları pattıyi ve giyindikleri pirançuvi adındaki elbiselerin tamamını kendileri işliyor. Bu renkli elbiseleri her daim giyen kadınlar ve kız çocukları festival zamanlarında yüzlerine çeşitli dövmeler yapıyorlar.
Kalaşlılar’ın yıl içerisinde kutladıkları 4 büyük festivali bulunuyor. Bu festivallerin en büyüğü, baharın gelişi kutlamalarını yaptıkları Çilma Çoşhi festivalidir. Bu festivalde kadınlar ve erkeklerin birbirlerinden ayrı olan o muhteşem danslarını görmek bana da nasip oldu.
Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinin ardından milyonlarca Müslüman, Hindu ve Sih’in mübadelesi başlamış. Sınırın her iki yanındaki toplam 12 milyon kişi yer değiştirmiştir.