Hızlı ve Tozlu
Saatte 200 km hıza ulaşan otomobiller, arkalarında bıraktıkları metrelerce yükseklikte toz bulutları, araçların insanı heyecana sürükleyen motor sesleri… Bugün sizi tozun toprağın içine götüreceğim. Yazıyı okurken tozun tadını hissedeceksiniz.
Yazı ve Fotoğraflar: Mahmut CİNCİ
Benim de görev aldığım ve ülkemizde 2018, 2019 ve 2020 yıllarında art arda gerçekleşen Dünya Ralli Şampiyonası (WRC), Formula 1 ile birlikte motor sporların en üst düzey etkinliği olarak kabul edilmekte. Bu hızlı arabalar 400 beygire yaklaşan güçleri ile adeta toprağı kazıyarak ilerlerken, arkalarında çok yüksek bir toz bulutu bırakır ve bu toz bulutu birkaç dakika havada kalır. Tabi bu durum fotoğrafçılar ve kameramanlar için çalışması oldukça zor bir ofis anlamına geliyor. Her aracın geçişinde bu toza maruz kaldığınızda, bir süre sonra tozun tadının neye benzediğini de biliyorsunuz. Gelin şimdi WRC’de bir hafta geçirelim.
Hazırlık
Yarıştan dört gün önce Marmaris’e varıyorum. Otelime yerleştikten sonra kendisi de bir Red Bull Fotoğrafçısı olan Estonyalı meslektaşım Jaanus Ree ile buluşup akşam yemeği yiyoruz ve Location Check planımızı yapıyoruz. Pazartesi sabahı saat 07:00’de otelin önünden hareket edip ilk parkura ulaşıyoruz. Elimizde bizlere verilen ralli kitapçığı var ve bu kitapçıkta ihtiyacımız olabilecek her türlü bilgi mevcut. Kitapçıkta bulunan start saatlerini baz alarak parkura çıkmayı tercih ediyoruz. Her dakika ışığın açısı değişiklik gösteriyor ve hangi saat, nereden, nasıl bir ışık geldiğini notlarımıza alarak en güzel ışığı ve pozisyonu yakalamak istiyoruz. Parkurda ilerlemeye başladığımızda iyi fotoğraf alabileceğimiz noktaları belirlemeye çalışıyoruz. Yarış günü bir noktada fotoğraf çekmeye karar verdiğimizde o lokasyonu haritada işaretliyoruz ki yarış günü kolayca bulabilelim. Yarışın tüm parkurlarını tek tek dolaşıp bu işlemi yapıyoruz. Pazartesi, Salı ve Çarşamba günümüzü bu şekilde geçirdikten sonra Perşembe sabahı ilk etap ile yarışın çekimine başlıyoruz ve artık her fotoğrafçı kendi yolunda ilerliyor. Fakat her gün iletişim halindeyiz. Hem genel bilgi paylaşımı hem de herhangi bir gelişme olursa yeni bir planlama için kısa toplantılar yapıyoruz.
Yarışın İlk Günü
Yarış günleri oldukça erken uyanıyoruz. Gideceğim parkura göre değişmekle birlikte kimi zaman 04:30’da kimi zaman 05:30’da uyanıyorum. O saatlerde genelde otelin kahvaltı servisi başlamamış oluyor. Geceden hazırladığım birkaç meyveyi yanıma alıyorum. Motoruma binip parkura doğru hareket ediyorum. Vardığımda henüz ilk aracın geçişine iki saat kadar zaman var. O sırada kurulumlarımı yapıyorum. Remote kameramı hazırlayıp uygun bir yere yerleştirip test karelerimi alıyorum. Fırsat kalırsa meyvelerimi yiyerek kahvaltımı yapacağım.
Öncü kontrol ve güvenlik araçlarının geçmesi ile ilk aracın gelmesine kısa bir zaman kaldığını anlıyoruz. Ve o güçlü motor sesinin duyulması ile ilk araç bize doğru yaklaşıyor. Bulunduğum nokta bir tümsek ve araçlar buradan metrelerce havalanarak geçiyorlar. Bir kameramda tele objektifim ile karşıdan, diğer kameramda geniş açı lensim ile pistin hemen yanından uzaktan kumanda ile fotoğraf alıyorum. Her araç geçişinden sonra hava fısfısım ile remote kameramın yanına giderek daha net bir görüntü için lensin önündeki tozları uzaklaştırıyorum ve bir sonraki aracı beklemeye başlıyorum. Bu etabı bitirdikten sonra öğleden sonraki etaba gideceğim ama arada yapmam gereken bir iş daha var.
Padok alanına uğrayıp sporcuların padokta fotoğraflarını alıyorum. Fazla zaman kaybetmeden diğer parkura yetişmeliyim. Araya ayaküstü bir beslenme ile öğle yemeğini de sıkıştırdıktan sonra hızlıca diğer parkura geçiyorum. Motorumu bıraktıktan sonra daha önceden belirlediğim noktaya yürüyüşüm başlıyor. Yaklaşık 15 dakikalık yürüyüş ile hedefime ulaşıyorum. Tıpkı sabah olduğu gibi kameralarımı hazırlayıp ilk aracı bekliyorum. Araçların gelişine zaman varsa o sırada bilgisayarımı açıp bir önceki parkurun fotoğraflarını aktarıyorum ve hala zamanım varsa edit işlemlerine başlıyorum henüz parkurdayken… İkinci etapta da araçların geçişlerini yaptıktan sonra malzemelerimi toplayıp motoruma ulaşıyorum ve otelime dönüyorum. Bu genelde akşam yemeği saatini buluyor. Yani, sabah güneş doğmadan çıktığım otele, gün batımında geri dönüyorum. Hızlıca aktarımlarımı yaparken bir yandan kendimi ve ekipmanlarımı ertesi gün için hazırlıyorum. Önce ekipmanların bataryalarını dolduruyorum. Duş ve akşam yemeği derken yine bilgisayar başındayım ve o günün fotoğraflarını editliyorum. Saat gece yarısına yaklaştığında artık bedenim uyumam gerektiğini söylüyor. 4, belki 5 saatlik bir uyku için yatıyorum.
Ertesi 3 gün bu şekilde ilerliyor. Son gün ek olarak ödül törenini fotoğraflıyorum. Bu süre içinde, parkurda yürürken arıların saldırısına uğramam ve iki arı tarafından başımdan sokulmam, ekipmanlarımın renklerinin tozdan turuncuya dönmesi gibi ilginç şeyler de başımdan geçmiyor değil. Kesinlikle çalıştığım en zor etkinliklerden biri olsa da WRC, içinde bulunmaktan en keyif aldığım etkinlikler listesinde en üst sıralarda.
Ekipman
Bir ralli çekiminde yanımda fotoğraf ekipmanlarının dışında birtakım ek ihtiyaçlarım da oluyor. Bunların en önemlisi toz maskesi veya çift kat buff. Tozlu bir ortamda solunum yapmak hiç kolay değil ve sağlığımı korumak için tozu filtreleyerek nefes almam gerekiyor. İş eldiveni de çantamda bulundurduğum malzemelerden. Çünkü bazen kayalara tırmanırken ellerim zarar görmesin diye eldiven giymem gerekebiliyor. İş gözlüğü veya iyi bir güneş gözlüğü ise gözlerinizi araçlardan seken partiküllerden ve havadaki tozlardan korumada son derece önemli. Benim tercihim güneş gözlüğü bu noktada. İyi bir trekking ayakkabısı ormanda ve kayalık zeminde çok işime yarıyor ve zemine sağlam basmama neden oluyor. Mini tripodum ve clamp podum ile kameralarımı istediğim noktaya sabitleyebiliyorum.
Peki ya kamera ve lensler? Her WRC çekimi sonrası olduğu gibi onlar doğruca Nikon Türkiye Yetkili Servisi’nin yolunu tutuyorlar. Güzel bir toz bakımından sonra bir sonraki çekim için çantadaki yerlerini alıyorlar.
Etiketler: etkinlikler, fotoğraf, ileri fotoğrafçılık