340 Metrede Bir Çalışma Ofisi
Çalışma ofisiniz 340 metrelik bir yükseklikte ise iki ihtimal var: Ya bir gökdelenin son katlarında güzel bir işe sahip olduğunuz bir ofiste çalışıyorsunuz ya da benim gibi adrenalin dolu sporların fotoğrafını çekmek için çalışıyorsunuz. Sizleri ülkemizin en güzel kanyonlarından biri olan Şahinkaya Kanyonundaki ofisime davet ediyorum.
Yazı ve Fotoğraflar: Mahmut CİNCİ (Nikon Marka Elçisi)
İlk olarak 2016 yılında gittiğim Samsun’un Vezirköprü ilçesindeki bu kanyon, doğası ve heybeti ile görenleri kendine hayran bırakıyor. Hem yeşil hem de kayalık dokunun bir arada olduğu, yer yer 100 metrenin altına düşen taban genişliği, içinden akan Kızılırmak Nehri ile fotoğrafçılar için bulunmaz bir doğa parçası. Hele bir de bu kanyonda ekstrem sporların yapıldığı bir festival olursa işte o zaman da benim için yer yüzündeki cennet diyebiliriz Şahinkaya Kanyonu için.
Samsun Çarşamba Havaalanı’na indikten sonra 2-2.5 saatlik bir karayolu yolculuğu ile kamp alanımıza ulaşıyoruz. Yol üzerinde Çakallı ismi verilen bölgede harika menemen yiyebilirsiniz bu arada. Çadırlarımızı kurduktan sonra kamp alanında dinleniyoruz. Ertesi sabah erkenden kısa bir yolculuk ile kanyona varıyoruz. Bizi ilk olarak kanyon içinde tur tekneleri karşılıyor. Bütün heybeti ile kanyonun girişini gördüğünüzde büyüleniyorsunuz adeta. Karadeniz doğasını fazlasıyla hissettiğiniz bir bölge. Yeşilin her tonu mevcut.
Tur tekneleri ile karşıya geçiyoruz. Bu hoş ve kısa tekne yolculuğundan sonra bizi yaklaşık bir saatlik bir trekking bekliyor. Bu yürüyüşü güneş doğmadan yapmamız önemli çünkü sıcağa kalmak istemiyoruz. Su seviyesinden yer yer 350 metre yüksekliğinde kaya duvarlarının bulunduğu kanyonun üzerine çıkmak için ağırlıkla yokuş bir yolumuz var. Fakat her metresinde yükseklik kazandığınız ve manzaranın sürekli değiştiği bu yürüyüş, keyif katsayınızı katlayacaktır. Şanslıysanız bulut denizi adı verilen doğa olayına da tanık olabilirsiniz. Bulunduğunuz yüksekliğin altında kalan sis tabakasının oluşturduğu bembeyaz bir çarşaf düşünün. Bir saatin sonunda ofisime varıyorum ve kanyona yukarıdan bakıyorum. Muazzam görünüyor gerçekten! Bu ofiste birkaç gün boyunca dünyanın en adrenalin dolu sporlarından olan Wingsuit BASE Jump, BASE Jump, Rope Jump, Highline ve kaya tırmanışı ile ilgili fotoğraf çekeceğim.
İlk çekimimiz Wingsuit BASE Jump ve BASE Jump. Önce yanımda getirdiğim güvenlik ekipmanları ile güvenliğimi oluşturuyorum. Emniyet kemerimi giyiniyorum ve sağlam bir kayadan emniyet alıyorum. Yani o kayaya sağlam şekilde bağladığım ipleri emniyet kemerime bağlamak suretiyle kendimi güvene almış oluyorum. Bunu yapmamdaki sebep, çekim için ulaşmak istediğim noktanın 330 metrelik bir uçurum kenarında olması. Can güvenliğimi doğru şekilde oluşturmak hem başıma bir şey gelmemesi hem de çalışırken tedirgin olmayarak çekeceğim fotoğrafa konsantre olabilmem için önemli. Çünkü anlık hareketleri fotoğraflıyorum ve bir saniyelik bir dikkat kaybı dahi yaşamak istemiyorum. Güvenlik işlemlerini tamamladıktan sonra temkinli bir şekilde uçurumun kenarındaki yerimi alıyorum. Sporcular benden yaklaşık 10 metre daha yukarıda ve 30 metre daha ileride bir kaya çıkıntısında kendilerini boşluğa bırakacaklar. Düşme başladıktan sonra bir anlık kadrajımda kalıp sonra paraşütlerini açarak nehir üzerinde bulunan platforma inişlerini gerçekleştirecekler. Platforma inemeyen olursa diye suda güvenlik botları hazır bekliyor olacak. İstediğim kadrajda fotoğraf alabilmem için bir iki saniyem var ve bunu iyi değerlendirmeliyim. Sporcular ile aramda bir iletişim olmadığı için her an tetikte olmam gerekiyor. Doğru AF, enstantane, diyafram ve ISO ayarları önemli. Bu çekim için yanımda iki adet kamera var. Nikon D3s ve Nikon D4s gövdelere takılı Nikkor AF-S Nikkor 70-200mm f/2.8G ED VR II ve Nikkor AF-S NIKKOR 14–24mm f/2.8G ED ile çekimi gerçekleştireceğim.
Sporcuyu kanyonun ihtişamlı görüntüsüyle alabilmek için geniş açı, düşüşün sonralarına doğru ise tele objektif ile fotoğraflamayı planlıyorum. Ve peşi sıra atlayışlar geliyor. Ortalama 3-4 dakikada bir sporcu atlayışını gerçekleştiriyor. İstediğim fotoğrafları almış olmanın verdiği mutlulukla güvenli bir şekilde uçurum kenarındaki ofisimi 50-60 metre ileride ve 10 metre daha yüksekte bulunan ‘rope jump’ rampasına ulaşmak için terk ediyorum.
Rope jump sporu için iki kayalık arasında gerilmiş yaklaşık 500 metrelik bir ip var. Sporcular rampadan kendilerini aşağı bıraktıklarında kemerlerine bağlı olan bir başka ip ile ana hatta bağlılar. İp boyları daha önceden ayarlanmış olduğu için belli bir yüksekliğe gelindiğinden ana hat sizi yavaşlatıyor ve geri salınım yapmadan yavaşça aşağı doğru iniyorsunuz. Çekime başlamadan önce yine aynı şekilde güvenlik önlemlerimi alıyorum. Az önce bulunduğum yerden farklı olarak burada sporcuların yanındayım. Amacım onların atlayışı sırasında hemen yanlarından geniş açılı fotoğraflar alabilmek. Nispeten bir önceki çekim noktama göre daha rahat bir çalışma ortamındayım ama bir rampa üzerinde olmak heyecan düzeyini artırmıyor değil! Bu noktadaki sporcu sayısı daha az olduğu için işim daha kısa sürüyor. Kısa bir süre manzaranın tadını çıkarttıktan sonra yavaştan toparlanıyorum. Sabah erken saatlerde yürüdüğüm yolu geri kat edeceğim. Kısa bir öğle yemeği molasından sonra kaya tırmanışçılarının ve highline sporcularının fotoğraflarını alacağım.
Kaya tırmanışı ve highline görece daha kolay çekimler ama yine de zorlu coğrafyada kendime en iyi açıyı bulmak için konfor alanımdan çıkmam gerekiyor. Önce kaya tırmanışçılarının yanına gitmek için bota biniyorum ve kanyonun girişine ulaşıyorum. Burada birkaç saatimi tırmanışçılarla geçirdikten sonra highline sporcularının fotoğraflarını çekmek üzere yaklaşık 70 metrelik bir yüksekliğe çıkabilmek için kayaların arasından yürümem/tırmanmam gerekecek. Bu kısım sırtımda ekipman çantamla biraz zorlayıcı oldu. Çünkü bazı kayaları aşmak için yardım almam gerekti ve bunun için güvenlik kemeri giymek zorunda kaldım. Günün sonunda mutluydum. İstediğim fotoğrafları almış olarak çadırıma geri döndüm.
Etiketler: spor, fotoğraf, ileri fotoğrafçılık