Canon’un Yeni Marka Elçisi Cem Talu
“Bence İyi Fotoğraf,Teknik, Estetik, Özgün ve Eşsiz Olan Fotoğraftır”
Canon’un yeni marka elçisi olan Cem Talu’yu daha yakından tanımak istedik.
Cem Talu, uzun yıllardır çektiği ünlü portreleriyle biliniyor. Portre fotoğrafların, modelin duygularını ifade etmesi gerektiğinin altını çiziyor. Başarılı bir portre çekiminin ise model ile iyi iletişim kurmaktan geçtiğini biliyor.
Röportaj: Nihan ÖZGEN MELEKE
Fotoğraflar: Cem TALU
Canon’un marka elçisi oldunuz. Anlaşma süreci nasıl oldu?
Canon uzun yıllardır yakından takip ettiğim, tanıdığım bir marka. Canon Türkiye ile de karşılıklı olarak ortak bir işe imza atma arzumuz hep vardı. Uluslararası yöneticilerin de katılım gösterdiği bir etkinlikte bir araya gelmemiz sonucunda, çalışmalarımı çok beğendiklerini ve benimle iş birliği yapmak istediklerini belirttiler. Ben de Canon’un marka elçisi olmanın benim için çok büyük bir onur olduğunu dile getirerek iş birliği teklifini kabul ettim. Sonrasında ilgili prosedürleri tamamlayarak anlaşmamızı resmileştirdik. Böylece değerli birlikteliğimizin ilk adımını atmış olduk.
Şu an kullandığınız ekipman hakkında bilgi verir misiniz?
Şu an çok sayıda ekipman kullanıyorum fakat en yoğun kullandığım kamera/lens kombinasyonu, Canon R5 ve Canon RF 28-70 F2.0L oluyor. Bunların dışında Canon RF 50mm F1.2L ve RF 85mm F1.2L DS gibi prime lensleri çok severek kullanıyorum. İkinci gövde olarak ise Canon R3 kullanırken video çekimlerinde ayrıca Canon C70’i tercih ediyorum. Bunların yanı sıra Canon RF 15-35 F2.8L ve RF 70-200 F2.8L zoom lenslerini de çok başarılı bulduğumu dile getirmek isterim.
Canon ile yapacağınız projeler belirlendiyse kısaca bilgi alabilir miyiz?
Canon ile gerçekleştireceğimiz projeler için hepimiz oldukça heyecanlıyız. Planlamamız doğrultusunda farklı alan ve kategorilere hitap eden projelerimizin odak noktası ortak fayda sağlamak olacak. Ancak şimdilik şunu söyleyebilirim ki konu ne olursa olsun işin içerisinde Canon varsa o projenin çok renkli ve yaratıcı sonuçlar doğuracağından eminim. Ayrıca birlikte gerçekleştireceğimiz projelere ek olarak Türkiye ve yurt dışında yapacağım çekimlerde Canon ürünlerini kullanacağım.
Biraz da sizden bahsedelim. Fotoğrafçılığa ilginiz ne zaman başladı?
Küçük yaşlardan itibaren fotoğrafçılığa ilgim oluşmaya başlamıştı. O zamanlar, eniştemin eski analog fotoğraf makinesiyle evdeki her şeyi fotoğraflamaya çalışırdım. Sonra lise yıllarında kendime bir fotoğraf makinesi aldım ve fotoğrafçılıkla daha ciddi bir şekilde ilgilenmeye başladım. Üniversite yıllarımda ise hobi olarak yaptığım çekimleri dergilere vermeye başladım ve sonrasında profesyonel olarak bu işe girdim.
Fotoğrafçılık alanında eğitim aldınız mı? Kendinizi nasıl geliştirdiniz?
ODTÜ’de mühendislik, üzerine işletme yüksek lisansı, Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme doktorası yaptım, Mimar Sinan Üniversitesi’nde Sanat Yönetimi dersi verdim. Fotoğrafçılık konusunda özel bir eğitim almadım. Ancak akademisyen olduğum için kendimi fotoğraf konusunda geliştirmek üzere sürekli çalıştım. Öncelikle bol bol çekim yaptım. Teknik bilgimi geliştirmek için de epeyce kitap okudum. Bunlara ek olarak internetten eriştiğim kaynaklardan da faydalandım. Ayrıca başarılı bulduğum fotoğrafçıların çalışmalarını inceledim ve onlardan ilham aldım. Kendi tarzımı bulmak için çok deneme yanılma yaptım.
Portre çekmenin altın kuralları var mı? Sizden birkaç ipucu alabilir miyiz?
Portre çekmenin altın kuralları olduğunu düşünmüyorum ama bazı ipuçları verebilirim. Öncelikle portre çekerken iletişime dikkat etmek gerekiyor. Samimiyet kurmak ilk adım olmalı. Modelin ifadesi ve duruşu önemli, örneğin rahat ve doğal olmasını tercih edebilirsiniz. Göz teması kurması da iyi olur. Ardından kompozisyonu, kadrajı ve ışığı iyi ayarlamanız gerekiyor. Işık yüzü doğru şekilde aydınlatmalı ve planladığınız şekilde gölgeler oluşturmalı. Ayrıca arka planınızın sade ve dikkat dağıtıcı olmaması, modelinizden rol çalmaması adına önemli bir nokta. Gerçi bütün kurallar kırılmak içindir. Şimdi düşünüyorum da bazı favori fotoğraflarımda bu kuralları hiç düşünmedim, herkese gözünü açık tutup fırsatları kaçırmamayı öneririm.
Portresini çekeceğiniz modellerle ilgili bir ön çalışma yapıyor musunuz?
Tabii ki bir ön çalışma yapıyorum. Modeli tanımak, onunla sohbet etmek, onun beklentilerini ve isteklerini öğrenmek bana yardımcı oluyor. Ayrıca modelin giyeceği kıyafetleri, makyajını ve saçını da ekiple beraber belirliyor; bir ‘mood board’ hazırlıyoruz. Fakat bu ‘mood board’ çekimin akışını belirlemekten çok, başlangıç noktalarımızı bulmamıza ve takıldığımız yerlerden çıkmamıza yarıyor.
Bir portre çekiminin sahne arkasında nasıl çalışmalar oluyor?
Bir portre çekiminin sahne arkasında neler olduğunu merak ediyorsanız, size bir sır vereyim: Sahne arkası çok eğlenceli! Tabii ki ciddiyet de var ama setten, stresi uzak tutmaya çalışıyorum. Çünkü set anındaki stres hem bana hem de modele yansıyor. O yüzden bütün stresim çekim başlayana kadar, ondan sonrası gayet rahat geçiyor. Çekim öncesinde ışık, arka plan, kamera ayarları gibi teknik detayları ekiple hallediyorum. Çekim sırasında ise yönlendirme yapıyorum hem ekibi hem modeli motive ediyorum. Sonrasında fotoğrafları bilgisayara aktarıyorum ve seçim yapıyorum.
Fotoğrafları dijital düzenleme konusuna nasıl bakıyorsunuz? Siz neyi tercih ediyorsunuz?
Dijital düzenlemeyi fotoğrafçılığın bir parçası ve makyajın dijital hali olarak görüyorum. Gerçeği gibi; ihtiyaç doğrultusunda orantılı kullanılması işi ne kadar iyileştiriyorsa, gereğinden fazla uygulanması da işi bir o kadar aşağıya çekiyor. Abartmadan, doğallığı bozmadan yapmanız gerekiyor. Bu dengeyi tutturmak bir deneyim meselesi, zamanla daha ustalaşıyorsunuz.
Sizce iyi fotoğraf nedir?
Bence iyi fotoğraf hem teknik hem de estetik açıdan başarılı olan hem fotoğrafçının hem de izleyicinin duygularına hitap eden ama her şeyden önemlisi özgün ve eşsiz olan fotoğraftır. Çeken kişi tarafından bile taklit edilmesi zor olandır.
Peki bir fotoğrafçının olmazsa olmazları nelerdir?
Bence ilk olarak kadraj ve kompozisyon duygusu; ikincisi özellikle eğer portre fotoğraf çekiyorsa veya serbest çalışıyorsa iletişim becerisidir. Üçüncüsü teknolojiyi, kendi işindeki ve dünyadaki gelişmeleri takip etmesi ve meraklı olması; dördüncüsü vizyonu; beşincisi ise ekipmanı ve teknik bilgisidir.
Türkiye’de stüdyo fotoğrafçılığını dünya ile karşılaştırdığınızda ülkemizi nerede görüyorsunuz?
Özellikle İstanbul’da yaşıyorsanız, bence fena bir noktada değiliz. Kozmopolit bir şehirde yaşadığımızdan burada her türlü ekibi, ekipmanı ve deneyimi bulmak mümkün. Çok büyük ve kapsamlı stüdyolara da sahibiz. Ancak bu stüdyolarda genelde sadece profesyonel işler çekiliyor; keşke sanatsal ve deneysel işlere ekiplerimiz daha fazla vakit ayırsa, o zaman çok daha başarılı olacağımıza inanıyorum.
Genç okuyucularımıza fotoğrafçı tavsiyesi çerçevesinde neler söylemek istersiniz?
Eğer fotoğrafçı olmak istiyorsanız, öncelikle bu işten zevk almalısınız. Fotoğrafçılık sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir sanat ve bir tutkudur. Fotoğraf çekmeyi ve fotoğrafa bakmayı sevmelisiniz, fotoğraftan anlamalısınız. Fotoğrafçılık alanında kendinizi geliştirmelisiniz, deneyim kazanmalısınız. Fotoğraf çekmeye devam etmelisiniz, her gün yeni şeyler denemelisiniz, pes etmemelisiniz. Dayanırsanız zaman içinde mükafatlandırıldığınızı göreceksiniz.
Etiketler: fotoğraf, canon, fotoğraflık eğitimi, fotoğraf eğitim